Bu gün sizlere eylemsizliğin ne demek olduğunu, fizik açısından önemini ve psikoloji ile arasında nasıl bir bağ kurduğumu anlatacağım. Çok az bir fizik bilgisi olan kişiler eylemsizlik kavramının genel olarak hareket kanunlarıyla alakalı bir kavram olduğunu bilir. Eylemsizlik bir cisme hiç bir kuvvet uygulanmadığında hareket ediyorsa sabit hızda hareket etmeye devam etmesi, hareketsiz duruyorsa bu durumunu devam ettirmek istemesi durumudur. Psikolojik açıdan baktığımızda da insanların var olan düzeni sürdürme eğilimi bir eylemsizlik olarak düşünülebilir.
Fizik açısından Eylemsizlik
Fizik bilimine eylemsizlik kavramı Newtonun hareket yasalarıyla girmiştir. Buna göre bir cisme hiç bir kuvvet uygulanmıyorsa hareketi sabit hızda devam eder. Fakat hareketi doğrultusunda fazladan bir kuvvet uygulanırsa cisim doğrusal olarak hızlanır. Aynı şekilde hareket doğrultusunun zıttı yönünde bir kuvvet uygulanırsa aynı şekilde yavaşlar. Yani kuvvet uygulanınca cisim ivmeli hareket yapar. Hiç bir kuvvet uygulanmıyorsa sabit bir hızda durur.
Duran bir cismi harekete geçirmek için ilk uygulamanız gereken kuvvet yüksek olmak zorundadır. Hareket halinde bir cismi ise daha az bir kuvvetle veya hiç bir kuvvet uygulamadan hareketine devam ettirebilirsin. Hareket halindeki bir cismi durdurmak için de yine yüksek bir kuvvet uygulanması gerekir. Yani cisim duruyorsa durma halini devam ettirmek ister. Hareket halindeyse de sabit hızda hareket etmeye devam etmek ister. Bu duruma eylemsizlik kuralı denir.
Neyse... Burada size fizik dersi vererek kafanızı şişirmek istemiyorum. Gelelim psikolojik açıdan eylemsizlik nasıl olduğu konusuna.
Psikolojik açıdan eylemsizlik
İstediğiniz kadar psikoloji kitabını okuyun, içinde psikolojik eylemsizlik diye bir kavram bulamazsınız. Yani şuandan itibaren psikolojik bir durumu fizik kurallarıyla açıklayarak psikoloji literatürüne yeni bir kavram sökmüş bulunuyorum. Ne kadar hava atsam azdır. :)
Genel olarak insanların ruh halleri ve mizaçları, dolayısıyla karakterleri, vücutlarının biyolojik yapısından, çevre koşullarından, içsel durumlar gibi bir çok şeyden etkilenmektedir. Bu nedenle çok farklı ruh halleri ortaya çıkabilir. Örneğin bazı insanlar sinirliyken, bazıları çok sakin olabiliyor. Bazı insanlar sürekli arabesk takılırken bazıları hayat dolu olabiliyor. Kimileri bazı insanları tam bir ruh hastası olarak algılar. Herkeste bir sorun bulurlar kendileri tamamen kusursuzmuş gibi. Bazıları her arkadaşından çıkar gözetir. Bazılarıysa hayatı çok önemsemez. Havari takılırlar.
İnsanların bir çok parametreden etkilenerek edindikleri bu ruh halleri bu denli çeşitlilik gösterse de her birini inceleyip bazı kategorilere sökebilirsiniz. Bu kadegorileri sosyal medyada kullandığınız duygu ikonları ve çıkartmalardan görebilirsiniz. Bunlar genelde, mutlu, üzgün, sinirli, şaşkın vb. ifadeler olabilir. Yani bu ifadelerle sosyal medyayı tasarlayan grafikerler insanların ruh hallerini de belirli kategorilere ayırmış bulunuyorlar. Bu kategoriler de bir elin parmakları kadar sayıdalar.
Ruh hallerini bu şekilde bir kategorize ettikten sonra çevrenizdeki insanlara bir bakın, hepsi her gün aynı yüz ifadesiyle. Yani neşeli bir insan tanırsanız eğer onu beş yıl sonra tekrar gördüğünüzde de neşeli olduğunu görebilirsiniz. Aynı şekilde üzgün olan insan da her gün başka nedenlerle üzgün olmaya devam eder. İnsanlar bu ruh hallerini genel olarak korumaya çalışırlar. Bazen neşeli bir insanın bir gün üzgün olduğunu görürsenin muhtemelen soracağınız tek bir soru vardır: hayırdır, karadenizde gemilerin mi battı? Çünkü o insanın öyle olması sıra dışı bir şeydir ve hayatına başka bir şey etki etmiştir. Aynısı diğer ruh halleri içinde geçerlidir.
İnsanların hayatlarında bir şey etki etmedikçe var olan ruh hallerini kormaya devam ediyorlar. Yani üzgün bir kişiye piyangodan 30 milyon lira çıkmadığı sürece ömür boyu üzgündür. Neşeli bir insanın cenazesi olmadığı sürece hep neşeli oluyorlar. Yani normal bir durumda insanın ruh hali olumlu da olsa, olumsuz da olsa insan o ruh halini bir şekilde korumaya devam ediyor. Buna da ben psikolojik eylemsizlik diyorum.
Öte yandan bakınca bu durum normal bir şeydir. İnsanların ruh halleri sürekli değişiyor olsaydı onlara nasıl davranacağımızı bilemez olurduk. Bir gün saçma sapan bir espriye gülümseyen insan öbür gün sinirlenirse eğer muhtemelen kendinizi çok yanlız hissedersiniz. Ruh hali bu şekilde değişen insan örnekleri de görmüşsünüzdür piyasada. Bu insanlar genelde "dengesiz" etiketiyle sosyal çevreden soyutlanmaya başlarlar. Çünkü insanları durmadan değişen ruh halleri ile rahatsız etmektedirler. İnsanlar onlarla sürekli bir ilişki tutturamadığı için - yani psikolojik eylemsizlik yapamadıkları için- rahatsız olurlar. Nasıl bir tepkiyle karşılaşılacağının bilinmemesi durumu da bilinçaltında tehlike olarak algılanıyor.
Psikolojik eylemsizlik durumunu insanın hayatının her yerinde görebilirsiniz. Bütün insanlar iyi bir iş bulup sürekli o işlerde çalışırlar. Belirli bir yaştan sonra "asla" başka bir meslek seçimi yapılmaz. Belirli bir arkadaş çevresine dahil olan insan o çevreden kopmak istemez. Hatta yeni bir eve taşınan insanın ilk günlerde yerini yadırgamasını psikolojik eylemsizlik olarak açıklayabiliriz. Neticede insanların ruh halini değiştirecek bir durum söz konusu olduğunda insan bilinçaltında buna karşı koymaya çalışıyor. Yani bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik hareket ediyor. Bu da insanların bir özelliği, olması gereken şey.
Bu yazımda sizlere kendi fikrim olan "psikolojik eylemsizlik" kavramını açıklamaya çalıştım. Bu konuda sizin de bir fikriniz olursa yorum kısmına yazabilirsiniz. İyi günler dilerim... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder